Fotoğrafçılık Forumları
Van Debremi Ve Vatandas Yorumlari
Maalesef Türkiyenin henüz gelişmiş olduğunu söylemek pek doğru olmaz, Türkiyede bugün önüne gelen herkes inşaat yapıyor,bu yasalarla zorlaştırılmalı.bu arada araba alırkenki ehemmiyeti daire alırken de gösterebilsek (beton testleri, yapım sırasında fotolar v.b) dürüst müteah. leri ayırt edebiliriz.
1999 yılından beri bir sürü kalemden, bizden deprem vergisi alıyorsunuz. Halktan daha neyin yardımını talep ediyorsunuz ? Kan ihtiyacı haricinde neyin yardımı bu. Toplanan paralarla Van yeni baştan inşaa edilir. Yetmezse o zaman isteyin...
Van şehrinin nüfusu 1.020.000(2009 sayımına göre) ve prefabrik ve çadır için 30 ülkeden yardım istiyoruz.İstanbulun nüfusunu hesaplarsak istanbul depreminde dünya yetmez uzaylılardan yardım bekleriz artık.
Japonya bile çok iyi organize olmasına rağmen dünya ülkelerinden yardım talebinde bulundu,adı üstünde doğal afet bu dünya bizim yaşadığımız bir gezegen her ne kadarda her ülke sınırlarını belirlesede böyle durumlarda herkes birbirinin yardımına koşmak zorunda.
Van"da yaşamış olduğumuz bu depremde 30 ülkeden yardım istediğimizi düşünürsek, demek ki ! bu deprem İstanbul"da olmuş olsaydı artık tüm dünyadan yardım dilenirdik. Allahım sen bizi koru yarabbim... toplanan deprem vergileri ne oldu biri bunu bana açıklasın...
lazbey neyse en azından eleştirel bir adammışsın
keza bir akepeli için bu hakkaten büyük meziyet
samimi mahiyette takdir ettim bu ifşaahatını
lakin emmi mevzu o deyil
Bir iki iki ayaklı mahlukat demektesin mektubunda.
peki kime demektesin bunu ? cumhuriyet bayramını iptal eden ikiliye mi ?
yoksa escort parasını vermeyen ikiliye mi ? ( eskiden zevkin veresiyesi olmaz yazar idi bazı meskun mahallerde )
feyz buktaki yazdıkların da güzelmiş keza
ozan kim kimi pazarlamis kime satilmis?.Yazdiklarini en az 3 kere okudukdan sonra anlayabiliyorum,bazende anlayamiyorum.Turkce dersinden nasil gectin sen,yoksa hala borclumusun, ver artik su derside tam mezun ol.
Okyanus emmi biz başından beri hep öyleydik..
hep hökümeti %60 başarılı buluyorum dedim gene öyle diyorum.
Biz mechul emmi gibi, ercan abi mürid falan değiliz..Hele bazıları gibi ne yaptığını bilmeyen hiç değiliz.
Altı üstü aklımız var, tecrübemiz var, okuyoruz yazıyoruz çiziyoruz.
Bu arada bir iki ayaklı mahlukat = niat doan ile ona benzer mahlukatlar...
cumhuriyet bayramının iptal nedeni tamamen "siz ölürken biz de ölürüz "mesajı amacıyla alınmış.Ancak ben halen daha kutlanması gerektiğini düşünüyorum...
emmi tamam seni harbi taktir ettim.
binaleyn ayık kafa ile yazmıştım.
emmi ben ayda bir belki serhoş olurum lakin o da sana denk gelmez zati.
belki n.doğana denk gelebilir. ya da en iyisi n.doğan o an bana denk gelmesin.
zati şu kişi ve partiyi efsunlanmış gibi körü körüne savunan gevzelik eden adamlar beni uyuz etmekte. bir iki tane haşhaşi var öyle. sen üstüne alınma da.
k.daroğlu na 19 soru sormuş idim hala bekliyorum ki cevap gele.
Ahhh emmi ah..Sonuçta beni anlayabildin ya..Bu gece senin için de bi dua ederek uyuyacam..
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=25902619
***********************************************************
23 ekim 2011 van depremi
o gün orda olan biri olarak, öncelikle merak eden, telaşlananların içini benden yana rahatlatayım.
iyiyim. çürükler ve birkaç çizik dışında sağlık problemim yok. çok şükür hala nefes alıyorum.
deprem olduğu sırada evdeydim. uyku uyanıklık arasında öyle yatıyordum koltukta. sonra birden sallanmaya başladık. ne olduğunu anlamak iki saniye aldı sanırım. kedim (paşa) kendini hiç abartmıyorum duvardan duvara çarpıyordu. yakalamaya çalıştım, başaramadım. onu yakalamaya çalışırken pencereden dışarıya gözüm kaydı.
karşı binadan atlayan birini gördüm, yukardan düşen tuğlaları, patlayan camları gördüm. bulunduğum evin de duvarları çatlamaya başladı.
o an o kadar korktum ki anlatamam. yani bunu anlatabilecek kelimem yok. zaten yürümek mümkün değil. o kadar sallanıyordu ki her yer. ancak kendini ileri atarak, yuvarlayarak hareket edebiliyorsun. yürüme diye bir şey yok orda. ve ben o panikle canımdan parçam dediğim kedimi orda bırakıp kaçtım.
99 depreminden sonra televizyonlarda çocuğunu alamadan kaçtığı için ağlayan anneler çıkıyordu. ben onları öyle iyi anlıyorum ki şimdi. tarifini yapamam. kediyle evlat bir mi demeyin, bana annen mi kedin mi deseniz durup düşünürüm. çok kıymetli benim için.
bulunduğum odadan çıkışımı, düşe kalka merdivenlerden inişimi, karanlığı, tepeme düşen sıvaları, çığlıkları, o depremin tak tak tak vuruş sesini ve binadan dışarı çıktığımı bunları parça parça hatırlıyorum. sonra birisi beni sarstı. bir kız beni sarstı şakaklarıma elleriyle bastırdı kendine gel dedi sarıldı ağlamamı sağladı.
sanırım orda aklımı kaybediyordum nerdeyse. deprem durmuş o sırada. aklım yerine gelince tekrar binaya koştum kediyi almak için. apartmandaki tüm kapılar açık, koridorlarda giysiler, ayakkabılar, sıva ve tuğla parçaları...
evden kaçarken demek ki geri dönmek varmış aklımda ki, dış kapıyı açık bırakmışım ama kedinin olduğu odanın kapısını kapatmışım o arada. odaya girdim. kediyi kutusuna koydum, telefonumu aldım, o sırada çantama gözüm çarptı onu aldım, bir ceket aldım ve en son dış kapıdan çıkarken ayakkabılarımı attım çantama. çünkü dışarı yalınayak ve atletle kaçmışım. koşa koşa binadan sokağa çıktım elimde kediyle.
benim oturduğum bina öğrenci ve öğretmenlerin genel olarak oturduğu 5 katlı 40 daireli bir apartman. gün pazar ve gündüz olunca, normal aileler gezer ama biz genelde haftanın yorgunluğu ve bileyim pazartesi hazırlığı falan evlerde oluyoruz.
bizim sokak iki aracın yan yana geçemeyeceği şekilde dar. labirent gibi her yerde binalar var açık alan yok.
sokakta hepimiz ağlıyoruz, o sırada artçı geldi zaten hemen 5 sakika içinde. binalardan tuğlalar düşüyor, tabelalar düşüyor, herkes çığlık çığlığa. o sırada birisi bağırdı valiliğin bahçesine kaçın orası açık alan diye. valiliğin bahçesi de evime yakın. ara sokaktan koşarak bahçeye doğru kaçarken, arka binanın yani paris otelin bulunduğu yerin yıkılmış olduğunu gördük.
o binanın yanından geçerken göçükten insan seslerinin geldiğini duyduk. yardım edin diye bağırıyordu insanlar yıkıntının altından. o sesleri unutamıyorum.
polisler hemen bina çevresini o naylon ip gibi şey neyse onun adı çevirdiler. kimseyi yaklaştırmadılar. kurtarma ekibi gelecek dediler.
kurtarma ekibi gelmiş. akşam saatlerinde. ama onlar geldiklerinde göçükten artık canlı sesi gelmiyormuş. bunu da arkadaşımın kurtarma ekibinde olan abisinden öğrendim.
yani yıkılan allah korusun benim oturduğum bina olsaydı, sağ kurtulsam içinde kalsam bile belki de o kadar saat kurtarma ekibini beklemeye gücümüz yetmeyecekti, ölecektik.
sonra valiliğin bahçesine çıktık. bu arada 2 ya da 3 artçı daha oldu emin değilim. çevredeki binalardan kurtulanlar da hemen aynı yere koşmuşlar. herkesin yüzünde panik, her artçıda tekrar çığlıklar, ağlamalar... yani anlatamam o panik havasını. o sırada yere oturmuştum başım döndüğü için.bir gazeteci fotoğrafımı çekmiş, sanırım kedi falan garip gelmiş olacak. o fotoğrafı gazetede televizyonda görüp de vanda olduğumu hatırlayanlardan, ilk anlarda hemen arayanlara kadar, annemi, kuzenlerimin numarasını bilenlerin onları, erkek arkadaşımı arayanlar soranlar hepsine herkese minnettarım.
bahçede beklerken, esas depremin 5-10 dakika sonrası oluyor o bekleyiş anları. annem geldi aklıma, televizyondan önce benden duysun yoksa çıldırır diye düşünüp aradım. iyiyim merak etme dedim. zaten çok geçmedi beş on dakika sonra telefonlar kitlendi. sürekli şebeke meşgul demeye başladı. yarım saat kadar sonra da biz şehir içinden birbirimizi zaten arayamıyorduk, artık sadece şehir dışından gelen aramalara cevap verebiliyorduk.
arkadaşlarımdan o anlarda haber alamadım. benim tek kaldığımı binamın sağlam olmadığını bilenler koşup bakmaya çalışmışlar sonradan öğrendim, ama arka binamız yıkıldığı için sokağa kimseyi sokmuyorlarmış.
neyse o valilik bahçesinde biz birkaç saat kadar bekledik. neyi beklediysek, bilmiyorum. yanımda şarjı 1 kalan bir telefondan başka bir şeyim yoktu. ne kimlik ne para. ne yapacağımı düşünüyordum. o sırada maraş caddesi tarafından yüzlerce insan koşarak beşyola yani valiliğin olduğu tarafa gelmeye başladı. doğalgaz patladı diye bağırıyorlardı. yangın çıktı koşun falan diye sesler duyduk. sonradan asılsız dediler bilmiyorum.
ben bahçede beklerken, fakülteden arkadaşlarımı gördüm. herkes şoktaydı. o sırada vanlı bir arkadaşım allah bin kere razı olsun kendisinden geldi beni buldu. onların evi merkezin biraz dışında. çok hasar almamış. onun bahçesine götürdü bizi. gitti çadır buldu, uyku tulumu buldu gece için. ailesi yiyecek bir şeyler verdi bize.
orda ben parasız pulsuz ne yapacağım ne olacak diye düşünmekten, her sarsıntıda tekrar o anları yaşamak bir şey değil de, o tek başınalık var ya insanı mahvediyor.
biz valiliğin bahçesinden ayrılmadan önce de arkadaşlarımızın oturduğu binanın çöktüğü haberi geldi.
hani şu haberlerde izlediğiniz ''maraş caddesindeki yedi katlı bina''. işte orası. yani ''nezirbaş''. yani vanda herkes o binayı o isimle biliyor.
nezirbaş, çok fazla dairenin bulunduğu, benim kaldığım bina gibi genelde öğrenci ve öğretmenlerin kaldığı binalardan biri.
yıkılma sebebi, binanın altında önceden renault bayisi vardı. arabaları sokmak için, kolonları kesmişler. bu kadar. işte kaç canın gitmesinin sebebi.
o bina haricinde yıkılan pek çok bina oldu. haberlerde söylenenlerden daha fazla bina yıkıldı. daha fazla yaralı ve ölü var. bu kez deprem haberini abartmadılar. neden bilmiyoruz, üstünü kapattıkları çok şey varmış habercilerin. ben de yolda izledim otobüste.
ilk akşam, her yerden çöken binaların, ölenlerin, yaralananların haberini aldık. bir yandan da her sallantıda aynı korku. her sallantı dediğim artçılar da az değil. 5 ile 6 arasında büyüklüklerde oluyor. artçılarda yıkılan binalar da oldu.
ilk akşam insanlara kimse tarafından bir yardım yapılmadı. çadır, su, yiyecek, battaniye hiçbir şey. ama buna isyan eden olmadı. üşüyen ateş yaktı, parası olan bir battaniye fazla bulmaya çalıştı, evinde az hasar olan çıktı ceket mont getirdi verdi yakınlardakilere.
çünkü binaların altında kalanlardaydı herkesin aklı. biz yaşıyorduk ama bir de yaşayıp yaşamadığı belirsiz olan tanıdıklarımız, arkadaşlarımız ya da hiç tanımadıklarımız vardı. onların aileleri nasıl herkesi telaşla arıyordu atlayıp arabaya yola çıkanlar vardı ailelerden, tam bir cehennemdi anlayacağınız.
arkadaşımın abisi kurtarma ekibine katılan, önceden eğitim almış ve böyle durumlarda katılanlardan biriydi. ondan bir sürü haber aldık.
erciş, merkezden çok daha kötü durumdaymış. yıkılmayan, hasarsız bina nerdeyse yokmuş. çok fazla ölü varmış. televizyonda söyleneni katlıyor sayı maalesef dedi.
merkez ve erciş haricinde çevredeki onlarca köyün bittiğini duyduk. oralarda da bir sürü ölü varmış. daha merkez ve ercişte kurtarma ekibinin ulaşamadığı binalar var. kaldı ki köylere allah bilir ne zaman ulaştılar, ulaşabildiler mi ya da? bilmiyorum orasını.
gece dışarda kaldık. arabası olan arabasında kalıyordu ailesiyle. olmayan ateş yaktı. ateşi olmayan battaniye bulmuş. biz uyku tulumu bulabilmiştik onda yattık
o gece o şehirdeydim, sanki orda kaldım. insanlar, çığlıklar, ağlamalar hep beynimin içinde. her köşede yanan ateş, ağıt yakanlar, ağlayanlar, titreyenler, gezince insanlarla konuşunca gittikçe daha kötü olmaya başladım. ve sürekli sallanıyoruz.
o gün güç bela antalya'ya memleketime bilet bulabildim. 24 ekim öğlen 12ye bilet bulabildik. öğlen otogara gitmeden önce evime son bir kez çıktım. para kimlik bilgisayar ve bavula ne attığımı bile görmeden fırlattığım bir kaç şey aldım. artık vanda bir evim yok. bina ağır hasarlı. belki devam eden artçılarla yıkılmıştır.
ercişte yıkılan çok bina var. vanda da yıkılmayan ama ağır hasarı yüzünden artık kullanılamaz durumda çok bina var.
binalar hasarlı, devlet yurtları hasarlı, özel yurtlar hasarlı. hasarsız çok az bina var ve bayram tatili sonrasında biz nerde kalacağız bilmiyoruz.
öğretmeni öğrensisi ailesi binlerce insan nerde kalacak bilmiyoruz.
orda kaldığım süre boyunca sürekli korkunç haberler aldım. devlet yurdundan deprem anında atlayan bir kızın gözü patlamış dediler, artosun beşinci katından biri atlamış dediler, arkadaşlarımın göçük altında kaldığı binalardan çok kötü haberler aldım, vanda on tane bina yıkılmadı haberlerdeki gibi, daha çok bina yıkıldı. ercişten gelen haberler zaten tüylerimizi diken diken yapıyordu.
bu deprem yüzünden tanıdıklarım yıkılan binaların altında kaldı, yıllardır oturup sohbet ettiğim arkadaşlarım öldü.
bazı arkadaşlarımdan henüz haber yok. bugün daha hala göçük altından çıkarılamayan tanıdıklarım var.
çok üzgünüm. ne diyeyim nasıl anlatayım... çok ama çok üzgünüm.
bugün farklı şehirlerde arkadaşlarımızın cenazeleri defnediliyor. gidemiyorum.
dün akşam üzeri otuz saate yakın bir yolculuktan sonra antalya'ya ulaşabildim sağ salim kedimle baraber. annemin otogarda bir sarılışı vardı, kemiklerim kırılıyor sandım.
antalya'ya geldiğimde, o kadar kötü hissettim ki. vanda hava çok soğuktu, üşüyorduk, insanlar ısınmaya çalışıyorlardı bir şekilde. ama burası öyle değil. sıcak. burda yiyecek var. annem var, evime ulaşabildim. bunu nasıl tarif ederim bilmiyorum. otobüs antalyaya ilk girince, güldüğünü gördüğüm insanlar, tshirtle dolaşanlar, muavinin elime verdiği kahve çok dokundu bana.
kimseyi suçlamıyorum. nasıl anlatılır gerçekten bilmiyorum. insan iser istemez kıyas yapıyor. bir yanda açlık, soğuk, acı, kayıp, göçük... bir yanda burası. ilk yemek yerken annem üzülmesin diye tuvalete gidip ağladım. yiyemiyorum. deprem sonrasında hala daha uyuyamadım. ilaç almadan kendiğimden uyumalıymışım, daha iyiymiş öyle söylediler. bekliyorum.
bunu okuyanlardan bir ricam var.
vanda ve çevresinde durum çok kötü. insanlar sokaklarda. bir akrabasını kaybetmeyen nerdeyse yok. biliyorsunuz zaten akrabalık doğuda daha uzun bir şey. merkez, erciş ve çevre köylerden ölen onca insan bir şekilde birilerinin akrabaları.
insanların acısı çok büyük. içleri yanıyor. bizim de öyle. ben hala inanamıyorum arkadaşlarımın ölümüne. hala rüya gibi her şey.
orda beklemek kadar kötüsü yok inanın. sürekli artçı oluyor, her artçıda insanlar aynı korkuyu tekrar tekrar yaşıyorlar. hava çok soğuk.
çok fazla bebek var. çok fazla çocuk var. hava gittikçe soğuyor. insanlar üşüyor. açlar. televizyonda gazeteciler sanki halk gelen yardımı yağma yapıyormuş gibi gösteriyordu ben otobüste izlerken.
halk yağma yapmıyor canım kardeşim. yetersiz yardımdan faydalanmaya çalışıyor. kundakta daha kırkı çıkmamış bebeği var o halkın. üşümekten ağlayan çocukları var. yaşlı hasta anası babası var. karısı var yeni doğum yapmış lohusa kadıni hamile kadınlar.
bu halk ne yapsın gelen çadıra koşmasın da? ne yapsınlar. kendini düşün o halde. tuvaletini yapabileceğin yerin yok düşün. elektriğin yok. evin yok. sokakta yatıyorsun ötesi var mı? düşün annen hastalanmış soğuktan titriyor. koşmayacak mısın çadıra? koşmazdın da ne yapardın?
ricama geleyim.
lütfen ama lütfen imkanınız yoksa bile en azından 10 lira, 20 lira bağış yapın. yardım edin.
çadır, battaniye, çocuk bezi, kadın pedi, yiyecek, su, aydınlatma o akdar çok ihtiyaç var ki. ve bu bir hafta verilince bitmeyecek.
diyorum ya hasarsız bina nerdeyse yok. bu insanlar nerde kalacak bundan sonra? doğunun kışı allahlıktır donarak mı ölecekler?
hadi biz yine öğrenciyiz en olmadı dondururuz okulu geç bitiririz gitmeyiz olur biter. gidecek başka yeri olmayan, memleketi orası olan insanlar ne yapsınlar?
beziyle ortada kalan bebekler var inanın. konuştum vandaki kalan tanıdıklarımla. hala daha bugün çadır ihtiyacı karşılanmış değil. insanlar hala o rezillikteler. ve düşünün bu insanlar hem akrabalarını, evlatlarını ana babalarını kaybetmişler hem acıları var hem de geride kaldıkları için, geride kalan çoluk çocukları için yaşamak zorundalar. ısınmak, yemek içmek zorundalar.
10-20 liradan ne olacak demeyin. böyle böyle birleşir hiç olmazsa. çok ihtiyaç var. inanın çok ihtiyaç var. kendiniz gönderin, çevrenizi örgütleyin. elimden gelse yemin ediyorum tekrar vana dönmek, yardım etmek istiyorum. ama şu an artık haberleri bile izleyemiyorum. yürüyemiyorum. sanki her an sallanıyoruz. haberleri izleyince ağlamaya başlıyorum diye annem yasakladı. cenazelere de bu sebepten katılamıyorum. her gelen telefonda göçük altından canlı çıkmasını umutla beklediğim bir tanıdığımın daha ölüm haberi geliyor. içim yanıyor şu an gitti gencecik insanlar tonlarca ağırlığın altında gittiler...
biraz hatrım olan, onu geç biraz vicdanı olan herkese söylüyorum. lütfen yardım edin bu insanlara. başkası nasıl olsa yapar demeyin. daha yardımların çoğu ulaşmadı bile insanlara. daha fazlasına ihtiyaç var.
tekrar başımız sağolsun. allah hepimize, özellikle de ordaki insanlara sabır versin. böyle büyük felaketler yaşamayalım bir daha inşallah.
yardımları unutmayın, ertelemeyin. bugün vanda yarın kim bilir nerde. kendinizi o insanların yerine, elinizi vicdanınıza koyun. yardım edin. lütfen.
(ben butun cbnce dizilerini izliyorum, 26.10.2011 13:15)
Bakmamiz gereken sanirim bundan sonra boyle buyuk felaketlerden ne gibi dersler cikarttigimizdir.Eger bir ders cikartip gerekli onlemler alinacaksa amenna.Ama yine Turklugumuzu gosterip yeni bir olay gelene kadar bekleyip sonrasindada ah vah diyeceksek buralarda ne kadar tartissakta sonuc yine ayni olacaktir.Gorelim bakalim gelecek nasil olacak.Kasimpasali Basbakanimiz sagolsun herseyi halledecek deyip bekleyelim gorelim...Baska napabiliriziki.Oy vermeyelim diyoruz oylari artiyor adamin...
zeze kardeş, yazdıklarınızı sonuna kadar okudum. Büyük geçmiş olsun. Şansınız varmış ki sağ kalmışsınız. Tanrı böyle felâketleri bir daha yaşatmasın.
lazut emmi , aslında halk kutladı cumhuriyet bayramını , hatta daha da güzel oldu... başbakanın dediği gibi cumhur a indi bayram... devlet kutlamasın, zaten içlerinden de gelmiyor...
yatarken bir dua da benim için et...
selamlar...
İlgili olabilecek konular
-
Ramazan Yıldız Havanın Rengini Güzeller Bozar [bozlak]
29 Ağu. 2021, 16:00 prodersler
0115829 Ağu. 2021, 16:01
prodersler -
Ressam Van Gogh İle Serdar Yıldırım
07 Mar. 2021, 23:12 serdar102
0107607 Mar. 2021, 23:13
serdar102 -
-
Hayvan Videosu İçin Nasıl Kamera Almalıyım?
18 Haz. 2016, 01:54 balporsugu34
0202318 Haz. 2016, 01:54
balporsugu34 -
Sergei İvanov Işık Paketini Arıyorum
05 Haz. 2016, 14:50 kemiksiz1
0252705 Haz. 2016, 14:50
kemiksiz1 -
Şirin Ve Sevimli Hayvan Vektörelleri
07 May. 2016, 15:46 prodersler
0185607 May. 2016, 15:46
zbkdygn -