Fotoğrafçılık Forumları
Giriş Seviyesi Dslr Mı, Üst Seviye Mi?
"Giriş seviyesi dslr ile üst modellerin farkları" aslında anlatmak istediğim konunun başlığı olarak daha uygun fakat fazla uzun olduğu için böyle diyorum.
Bu konuyu açmamdaki amaç amatör bir fotoğrafçının beklentilerini bir giriş seviyesi dslr ın gerçekten karşılayıp karşılamadığını sorgulamak. Nereye kadar karşılıyor nerede yetersiz kalıyor. Kendi deneyim ve beklentilerimle bunu belirlemek ve siz dostların katkıları ile de tartışmak. Böylece burada D90 ile başlangıç yapayım mı diyen yada parası bol gelip D300s soran yada ciddiyetini hala sorguladığım Hasselblad isteyen arkadaşlara yardımcı olmak.
Bunun için bir giriş seviyesi ile bir D300s, 7D, A700 vb üst seviye modellerinin arasındaki farkları belirleyerek başlatalım.
1) Gövde yapısı ve malzemesi: Kısaca gövde desekte olur. Bildiğimiz üzere tüm giriş seviyeleri plastikten yapılmıştır. Üst modeller ise kaliteli plastik gövdelerinin altında alüminyum, çelik, magnezyum kasalara sahiptir. Bu kasalar makineyi dış etkenlerden ve darbelerden korur. Ayrıca bu üst modeller yağmura, toza, neme dayanıklı olarak imal edilirler. Ayrıca bu gövdeler giriş seviyesi gövdelere göre daha büyük ve ağır olmalarının yanında daha ergonomiktir. Elle tutuşları, ele oturmaları, kontrolleri ve ağırlık merkezleri iyi dizayn edilmiştir. Ayrıca sık kullanılan tüm özellikler için body üzerinde ayrı düğmeler ve kontroller eklenmiştir.
Şimdi kullanıcısına göre bu özelliklerin gerekliliğine gelelim. Ben giriş seviyesi kullanıcısı olarak 3 senedir metal kasalı bir gövdenin gerekliliğini hissetmedim. Sebebi bana göre savaş muhabiri yada vahşi doğa fotoğrafçısı olmamam. Çünkü makinemi çok zorlu şartlarda kullanmıyorum. Fotoğraf gezilerinde, düğünlerde, sokaklarda ve manzara tarzı doğa çekimlerinde kullanıyorum.
Yağmur ve toza karşı dayanıklılığa gelirsek ben makinemi yağmur altında kullandım ve giriş seviyesi olmasına rağmen gövdenin su geçirmesi gibi bir sorunum olmadı. Sorunum objektifin ıslanarak fotoğraflarda yağmur damlalarından kaynaklı netsizlik olması ve filtrenin içten buğu yapması idi. Bu yüzden tercihen yağmurlu havalarda çekim yapmıyorum ve yapma ihtiyacı da duymuyorum. Yani pritzer ödülünü falan kaçırmıyorum.
Ergonomiye gelirsek bunun eksikliğini biraz hissettim. Özellikle üst model makineleri elime aldığım ve birkaç deneme çekimi yaptığım zaman fakat dediğim gibi ancak üst seviye dslr ları tecrübe eden biri için giriş seviyesinde bir dslr ın ergonomisi sorun olur.
Ayrı atanan düğmeler ise yine çok fazla eksikliğini hissettiğim bir durum değil özellikle FN tuşuna sahip giriş dslr larında.
2) Vizör büyüklüğü: Giriş seviyesi hiçbir dslr ın vizör görüntü oranı %95 ve büyütme oranı 0.80x in üzerinde değildir. Hatta bazı giriş seviyelerinde büyütme oranları 0.74x lere kadar düşmektedir. Oysa üst modellerde bu oran %100 ve 1.0x lere, hatta 1,25x lere kadar çıkıyor. Gene vizör yapıları giriş seviyelerinde penta mirror karanlık vizör iken, üst seviyelerde penta prizma aydınlı vizör şeklinde oluyor. Peki küçük vizör bize ne kaybettirir? Ben kendi deneyimime dayanarak şunları diyorum: Fotoğraf çekme zevki ve manuel netleme problemi. Büyük vizörden kadraj almak ve kompozisyon oluşturmak ayrı bir zevktir, sanırım bu konuda bana katılmayan olmaz. Oysa ufak bir vizör sıkıntı yaratabilir ve bu kişiye göre fotoğraf çekme isteksizliğine kadar gidebilir.
Manuel netleme yaparken ise hasas netleme yapmakta vizör büyüklüğünün ve diopteri ayarının büyük önemi var. Artık günümüzde gözlük kullanmayanımız yada gözlerini lazerle çizdirmeyenimiz yoktur herhalde. Bozuk bir göz ile küçük bir vizörden bakarken doğru netleme yaptığımızı anlamak çok zordur herhalde. Çünkü ben bu zorluğu çekiyorum. Tabi burada manuel netlemeyi fotoğrafçılığa yeni başlayan birinin ne kadar yapmak isteyeceği yada kullanacağı ve bunu doğru düzgün manuel netleme halkası olmayan bir kitle nasıl yapabileceği de sorulabilir. Çünkü bu sadece vizöre bağlı bir şey değil.
3) Netleme hızı ve netleme noktaları: Sürekli otomatik odaklama (AF-C) tüm makinelerde var. Giriş seviyesi dslr ların netleme hızları kompaktan geçenler yada yeni başlayanlar için tabiki yeterli olacaktır. Ancak sörf yada kayak yapan yada paten kayan birini, koşan bir atı kısaca hareket eden bir nesneyi çekmek istediğimizde yada pan yaparken yada spor müsabakalarında an’ı dondurmak istediğimizde makinemizin netleme hızı ne kadar hızlı ise ve etkin netleme noktaları ne kadar çok ve bu noktalar arasında geçiş ne kadar hızlı ise o derece avantajdır.
Tabi bu tür çekimlerin profesyoneller için bile zorlayıcı olduğunu ve makineden çok çeken kişinin deneyimine bağlı olduğunu altını çizerek vurgulamak isterim. Hareket halinde bir nesneyi net yakalamak en başta perde hızına bağlıdır. Işık durumuna göre perde hızını yüksek tutmak için diafram açıklığı ve yüksek iso değerleri de çok önemlidir. Bu parametreleri kişi makineye bırakmaktansa kendi belirlemesi çoğu zaman kaçınılmazdır. Ben kendim bu tür çekimlerde zorlanıyorum ama makinenin netleme hızına da pek mana bulamıyorum. Daha çok tecrübeye bağlı bir durum. Ayrıca giriş seviyesi olsa da tüm dslr ların kompakt lara göre netleme hızlarının yüksek olduğunu daha önceki topiğimde yazmıştık.
4) Seri çekim hızı: Giriş seviyesi makinelerin seri çekim hızları 3-5 fps arasında iken üst modellerde en düşük 5 fps den başalayan bu hız 10 fps lere kadar çıkmaktadır. Peki bu özelliği ne zaman ve nerede kullanıyoruz. Tabi ki gene sadece aksiyon fotoğrafçığında. Pan hariç hareketli nesnelerde ve an’ı dondururken. Bunları yaparken ve çekmek istediğimiz nesnenin hızı çok yüksekse makinenin seri çekim hızı da avantaj sağlar. Yalnız burada makinenin kendi belleğinin kapasitesinin, hızlı hafıza kartının da bu özelliği verimli kullanmada etkisi var. 3 fps lik bir hızda günümüz tüm bellek kartları yeterli gelebilirken 8 fps hızına çıktığımızda ona göre hızlı bir hafıza kartı gerekli oluyor. Peki tüm bunlar ne için hareketli nesne için yani spor müsabakası çekenler için diyebiliriz. Amatör bir fotoğrafçının bu tür bir çekim yapma olasılığı 1/10000 dir. Ben kendim seri çekimi çok ender kullandım. Braketing özelliğini (yani ard arda bir basamak düşük ve bir basamak yüksek pozlama değerlerinde 3 poz çekim modu ki tüm makinelerde var) seri çekimden çok ama çok daha fazla kullandım.
5) Üst bilgi ekranı: Makineyi sürekli S,A ve M modlarında kullananlar ve perde hızı, diafram, iso , netleme tarzları gibi parametreleri kontrol altında tutanlar için alışkanlığa da bağlı olarak üst bilgi ekranı gerekebilir. Bu özellik giriş seviyelerinde hiç yokken hemen hemen tüm üst modellerde vardır. Fakat varlığı ve kullanımı profesyoneller için bile keyfe kederdir. Ama pil ömrünü çok verimli kullanmak isteyenler için iyi bir şey tabiki. En azından kendi adıma hiç sıkıntı yok. Lcd ekrandan zaten görüyorum ve pil süresi olarakta bir sıkıntı yaşamıyorum.
6) İso performansı: Üst seviyedeki dslr ların bu konuda giriş seviyesi makinelere göre ufak bir üstünlüğü var diyebiliriz. Bu da genelde işlemci üstünlüğü yada performansından kaynaklanır. Ama noise oluşumu piksel yoğunluğu ve büyüklüğü ile daha fazla ilgilidir. Bu konuda da üst model makinelerde bir üstünlük var diyemeyiz. Sensör büyüklüğü aynı olan tüm dslr larda bu parametrelerde çok farklı değildir. İşlemci ise sadece oluşan noise temizlemede (sadece jpeg, raw ise gene fark etmez) ama bunu yaparken keskinliği korumada etkilidir.
7)AF yardımcı ışığı: Maalesef birçok megazoom kompakt sınıfı makinede ve üst seviye dslr larda bulunan gövdye entegre otamatik odaklama yardımcı ışığı (AF asist light) giriş seviyesi birçok dslr da yok. Özellikle flaş kullanılması gereken az ışıklı ortamlarda makinenin odaklayabilmesi için olmaz ise olmazlardan biri bu özellik. Ben nasıl çözdüm: Harici flaş ile tabiki
8) Uzaktan kumanda: Bazı üst seviye dslr larda uzaktan kumanda standart olarak gelebiliyor. Birçok giriş sınıfı dslr da ise opsiyonel olarak sonradan uzaktan kumanda alınabiliyor. Fakat bazı giriş seviyesi dslr larda bu özellik opsiyonel olarak bile yok. Çok mu gerekli peki kumanda? Kumanda evet, uzaktan kumanda için hayır. Eğer gece çekimi, uzun pozlama yapıyorsanız yada makineyi bulb modunda kullanıyorsanız, kısaca makineyi sabitleyerek çekim yapıyorsanız basitte olsa kablolu yada kablosuz bir kumanda gerekiyor, kablosuz kumanda ise ancak kendinizi çekmek istediğinizde falan gerekir herhalde yada kuş ve yaban yaşam fotoğrafçıları için bazen gerekir. Ben uzaktan kumandaya hiç ihtiyaç duymadım. Bir kablolu kumandam var ve uzun pozlamalarda hep kullanıyorum.
Şimdilik bunlar aklıma gelenler belki birkaç madde daha eklenebilir ama en mühimleri yani giriş seviyesi ile üst orta modelleri ayıran en temel özellikler ve aradaki fiyat farkını oluşturanlar bu yukarıda saydıklarım. Görüntü kalitesi mi? Bu gövde için sensöre ve işlemciye ama daha çok kullanılan objektifin kalitesine bağlı bir durum. Günümüzde bir D3000 ile D300 ün yada 1000D ile 50D nin yada A550 ile A700 ün aynı objektif ile aynı şartlarda aynı fotoğrafı vereceğini zaten biliyoruz. Fazla megapiksel mi? Megapiksel ve gerekliliği hakkında zaten bu sitede forumlarda kısa bir araştırma yapmak yetecektir. Başlı başına ayrı bir tartışma konusu. 60-1/8000 sn arası enstantene hızımı? Bulb fonksiyonu olan her makinede zaten perdeyi istediğiniz kadar açık tutabiliyorsunuz uzun pozlamalarda, yani 30 değil 15sn bile olsa sorun yok. 1/4000 enstantene bile 400 km ile giden bir F1 aracını durdurabilyorken ve birçok an'ı donurma için 1/320 ila 1/1600 arası enstantene hızı yetiyorken ve zaten yüksek enstantene için çok ışık gerekiyorken 1/8000 enstantene hızı nerede ve ne zaman gerekir bilemiyorum.
Buradan ben şu sonuçu çıkarıyorum ki ne çekeceğini ve buna göre ihtiyaçlarını bilen biri için üst model bir dslr gerekebilir. Ama daha önce kompaktla deneyimi olmuş yada filmliden dijitale geçmiş yada fotoğraf sevdasına yeni başlayarak herşeyi çekmek ve her çekim tarzını denemek isteyen biri için fiyat/performansına göre giriş seviyesi herhangi bir makine yeterli gelecektir.
Siz dostlardan da yorumlarını rica ederek hayırlı uğurlu olsun diyorum.
#badboy79tr' tarafından 22.09.2010 14:13:26 tarihinde düzenlendi.
#badboy79tr' tarafından 22.09.2010 14:14:19 tarihinde düzenlendi.
#badboy79tr' tarafından 22.09.2010 14:15:23 tarihinde düzenlendi.
#badboy79tr' tarafından 22.09.2010 14:24:20 tarihinde düzenlendi.
süper bi yazı elinize sağlık rehber niteliğinde bir yazı olmuş.karar aşamasındakilere faydası büyü olacaktır. keşke sabitlense bu konu büyük puntolu harflerle.
Sevdiğim bir sözü ekleyeyim ben de ....
Üst seviye bir makina almanız sizi üst seviye bir fotoğrafçı yapmaz - üst seviye fotoğraf makinası sahibi yapar .
Elinize sağlık.. Gayet anlaşılabilir ve detaylı bir yazı.. Bundan sonra, bu soruyu soran yeni üyelere, sizin bu başlığınızı bağlantı olarak vereceğim..
İki tür seviye makine arasındaki seçim parametrelerini çok net sıralamışsınız..
Açıkça söyleyeyim, Vizör konusu beni de etkiliyor.. Oradan bakarken karanlık bir görüntü hiç tad vermiyor..
Fotoğraf makinesi almak isteyen birinin, ne tür fotoğraflar çekeceğine yüzdeleri ile önüne koyup, sizin bu yazınızı okuması gerekli.. Ona göre hangi seviye makineye ihtiyaç duyduğunu anlayabilir..
Saygılarımla...
daha önce bir baslıkta yazmıstım kimse giris seviyesini kendine yakıstırmıyor diye ancak bircok kullanıcının kullanması gereken makineler bu kategoride. Cok ise yarayan bir konu eline saglık....
badboy zamanın olursa bir de güncel markaları sınıflandırırsan tam olur : ))))
7)AF yardımcı ışığı: Maalesef birçok megazoom kompakt sınıfı makinede ve üst seviye dslr larda bulunan gövdye entegre otamatik odaklama yardımcı ışığı (AF asist light) giriş seviyesi birçok dslr da yok. Özellikle flaş kullanılması gereken az ışıklı ortamlarda makinenin odaklayabilmesi için olmaz ise olmazlardan biri bu özellik. Ben nasıl çözdüm: Harici flaş ile tabiki
Çok güzel bir yazı.... Çok Bilen Bizler, Ak Sakallı Dede ile birlikte önerilecek 3. yazı oldu soru soranlar için.
Emeğine sağlık
2) Vizör büyüklüğü: ile birşey söyleyebilirim. Sonuçta %100 iş görmesede ufak bir aparatla (Vizör Büyüteci) da bu sorunu çözmüş olabiliyoruz hem de çok ucuza...
Bu ve benzeri internet sitesinde DSLR almaya karar verip kafası karışanlara rehber niteliğinde bir yazı olmuş. O ilk makine alma heyecanı insanı sardı mı sanki doğru makineyi almazsa iyi fotograf çekemeyeceği endişesi yiyip bitiriyor insanları. Sonradan bunun ne kadar da gereksiz bir ayrıntı olduğunu anlıyor ama iş işten geçiyor. Günümüzün kıran kırana rekabeti belli başlı üreticileri hem kalite hem de fiyat olarak belli bir hizaya getirmiştir. Ayrıca hiçbir firma bir makinenin bütün parçalarını kendisi üretmiyor. Bunların hepsi önemli sayılabilecek parçaları (sensör gibi) zaten aynı kaynaktan alıyorlar.
İnsanlar Makine tercihi konusunda harcadığı enerjiyi fotograf konusunda bilgilenme için harcasa çok daha iyi bir iş yapmış olur.
güzel yazı @badboy
9) Deklanşör sesi:Canon'un üst seviye modelleri giriş modellerine göre daha tok ve mekanik ses veriyor. Buna birde sürekli çekim modundaki seslerini kıyas edersek giriş seviyesi modeller sakatmış gibi kalıyor. Nikon ve Sony de durum tek shutterda çok farklı değilken sürekli çekimde gene sakatmış izlenimi verebiliyor.
Burada şöyle bir durum var makineyi internetten almıyorsanız. Mağazadan dokunarak, görerek alıyorsanız. Makineyi sevmenizde en önemli kriterler ele oturuş ve deklanşör sesidir. Mesela 40D nin seri çekim modundaki sesi sizi orgazm edebilirken bu sesi bir defa dinledim mi 500D yi çöpte bulsanız almayabilirsiniz.
#badboy79tr' tarafından 24.09.2010 14:14:39 tarihinde düzenlendi.
#ozansan' tarafından 16.02.2011 01:44:51 tarihinde düzenlendi.
İlgili olabilecek konular
-
İşcep İle E - Devlet'e Şifresiz Giriş
06 Kas. 2021, 16:33 prodersler
0218406 Kas. 2021, 16:34
prodersler -
-
Ösym Sınava Giriş Belgesi Nasıl Alınır 2021
19 Haz. 2021, 21:06 prodersler
0184319 Haz. 2021, 21:07
prodersler -
Başlangıç Seviyesi İçin Fotoğraf Makine Tavsiyesi
09 Ara. 2018, 19:46 focakomando
3711928 Oca. 2021, 23:35
dioloh -
Bütçeme Göre Güncel Dslr mı Fullframe Dslr Mı?
12 Nis. 2020, 08:34 uaemir
2329412 Nis. 2020, 23:07
mete007 -