Denemeci ve edebiyatçı Salah Birsel'in ve bir çok filmde rol almış 'Süper Baba' Şevket Altuğ'un doğum yeri ve Hıncal Uluç'un çocukluğunun geçtiği yer olan Bandırma, Balıkesir'in kuzeyinde, Marmara Denizi kıyısında bulunan bir kenttir.Bandırma, Bursa girişi ile Çanakkale girişi arasında 19 km mesafe bulunan büyük ve gelişmiş bir sanayi kentidir.
690 km² yüzölçümüne sahip olup denizden yüksekliği 1 metre ile 764 metre arasında değişmektedir. İlçenin kuzeyinde yer alan ve kendi adıyla anılan körfezin uzunluğu 31 km’dir. İlçenin en yüksek dağı, doğusunda yer alan 764 metre yüksekliğindeki Karadağ’dır. Bandırma'nın kuzeyinde Marmara Denizi ve Kapıdağ yarımadası, güneyinde Manyas ilçesi ve Manyas Kuşgölü, doğusunda Karacabey ilçesi, batısında ise Erdek ilçesi bulunmaktadır. 2007 Yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayımına göre 129.000 olan nüfusu, Bandırma'yı Marmara Bölgesi'nin 9. büyük yerleşim bölgesi ve Güney Marmara'nın 1. büyük liman kenti yapmaktadır.
Tarihçe
Bandırma’nın içinde bulunduğu bölgede yapılan kazı ve araştırmalardan, bu alanda M.Ö. 6. Bin yılının ortalarına uzanan Neolitik ve 5. Bin yılının sonlarına uzanan Kalkolithik yerleşmelerin olduğu tespit edilmiştir. Ancak kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Çeşitli araştırmalardan, Bandırma’nın M.Ö 8. veya 9. yy’lar arasında, Kapıdağ yarımadasındaki Kyzikos şehri ile aynı zamanda kurulmuş olabileceği sonucuna varılmıştır. Bir balıkçı köyü olan ve Kyzikos şehir devletinin limanı olarak da kullanılan Bandırma, o yıllarda Güvenilir Liman anlamına geldiği düşünülen Panormos olarak anılıyordu. Panormos adının "Güvenilir Liman" anlamına geldiği bazı tarihçilerce reddedilmekte, bu adın "Yeşil Ova" anlamına geldiği ve bugün hava üssünün bulunduğu, şimdiki şehir merkezinin biraz dışında kalan düzlük yörenin o dönemlerde çeşitli eğlencelerin yanı sıra büyük güreş ve başka spor müsabakalarının da düzenlendiği bir şenlik alanı olduğu, şehrin adının bu düzlükten geldiği ileri sürülmektedir.
Bandırma tarihi üzerine bir başka tartışma konusu da antik çağın ünlü masalcısı Aisopos'un Bandırmalı olup olmadığıdır. Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), bu savı ileri sürdüyse de yörenin tarihinin araştırılmasında büyük katkısı olan Reşit Mazhar Ertüzün ve Ege Üniversitesi'nden Arkeoloji Profesörü Tomris Bakır, bu sava karşı çıkmakta, bu yanılgıya yol açanın antik çağda Aisopos adıyla anılan Bandırma civarındaki akarsu olduğunu belirtmektedirler. Bandırma'nın yakınındaki Gönen ilçesinin eski adı da Aisepos‘tur. Bu, kasabanın yanından geçen çayın adıdır.
Bandırma’ya Türkler’in girişi ise Anadolu’da ilk Türk Devletini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in 1076 yılında Kyzikos’la birlikte Aydıncık ve Bandırma’yı fethetmesiyle gerçekleşmiştir. 1106 yılında Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan’ın vefatı sonrası bölge tekrar Bizans egemenliğine geçmiştir. 1115 yılında Bölgeye hücum eden Türkler Bursa ve Apollonia’yı alarak Kyzikos ve Panormos üzerine yürümüşler, ancak Haçlılar’ın ardı arkası kesilmeyen akınları karşısında geri çekilmişler bölge Bizans egemenliğinde kalmıştır.
12. yüzyılın sonlarında Selçuklu uç Beyleri egemenliklerini ilan etmişler, Bandırma’da Karesi Beyliği’nin himayesine girmişler. Merkezi Balıkesir olmak üzere Bölgeyi idare eden Karesi Bey daha sonraları Marmara ve Çanakkale sahillerini, Karabiga ile birlikte bazı şehirleri eline geçirmiştir.
Türkler’in bölgedeki hakimiyetinden çekinen Bizanslılar Anadolu’da Türk Beylerinin ilerleyişini durdurmak için İspanya’dan Katalanlar adıyla bilinen paralı askerler getirerek Kyzikos’a yerleştirmişlerdir.
Bir süre Aydıncık ve Hüdavendigar’a bağlı olan Bandırma 16. Yüzyılın 2. yarısında Galata Kazası Kapıdağ Nahiyesine bağlanmıştır.
Bandırma’nın o yıllardaki gelişmesinde Padişah’ın Dergah-ı Ali çavuşlarından Haydar Çavuş’un Bandırma’ya yerleşmesi önemli bir etken olmuştur. Bazı kaynaklarda Bandırma’ya sürgün olarak gönderildiği belirtilen Haydar Çavuş, sahilde kendi adını taşıyan bir cami, medrese, hamam, beş ev, on dükkan yaptırmıştır. Bu eserleri vakıf olarak Bandırma’ya bırakan Haydar Çavuş’un bundan sonraki yaşamı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Bandırma, 1830 yılında Erdek ilçesi Kapıdağ bucağına bağlanmış, Tanzimata kadar voyvodalıkla idare edilen Bandırma Tanzimatın ilanından sonra gerçekleştirilen idari yapılanmadan sonra Erdek ilçesine bağlı bir bucak olmuştur.
1874 yılında büyük bir yangın geçiren Bandırma’nın tamamına yakını bu yangında harap olmuştur. Yangın sonrası Bandırma kısa zamanda yeniden onarılmış, Haydar çavuş camii de on bir yılda kagir olarak yeniden yapılmıştır. 1876-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda, Kırım ve Romanya’dan göç eden Tatarlar’ın Bandırma’ya yerleştirilmesi şehirde bir canlanmaya ve nüfusunun artmasına neden olmuştur. Bu gelişmeler sonrası Bandırma, 1878 yılında Karesi Sancağı’na (Balıkesir) bağlı bir ilçe merkezi haline getirilmiştir.
I. Dünya Savaşı yıllarında Bandırma, Çanakkale Boğazı’nın kapatılması ile bölgesel olarak büyük bir önem kazanmıştır. Savaş sonrası 2 Temmuz 1920 tarihinde Yunanlılar tarafindan işgal edilen Bandırma Büyük Taarruz sırasında Türk birliklerinin kente girmesiyle 17 Eylül 1922 tarihinde işgalden kurtarılmıştır. Bandırma'nın hemen yanında bulunan, kent merkezinden ve Erdek'in batısından rahatça görülebilen Ayyıldız Tepede bu işgalden kurtuluşu ve zaferi sembolize eden bir anıt bulunmaktadır. Son Kurşun Anıtı olarak bilinen bu anıt, 1974 yılında betondan yapılmış tüfeklerin çatılmasıyla oluşturulmuş olup, anıtın hemen yanında Bandırma’nın kurtuluşu sırasında şehit olan 80 kahramanın isimlerinin yer aldığı iki de kitabeye sahiptir.
Şehir, Osmanlılar döneminde de İstanbul’u Kuzey Ege ve İzmir’e bağlayan önemli bir iskeleydi. Osmanlı döneminden kalan tek eser 1877’de yanan 19. yüzyıl camisinin yerine mimar Kemalettin Bey tarafından yapılan Haydar Çavuş Camii’dir.
Ayrıca Bandırma 1953(Gönen depremi) ve 1964'te(Manyas depremi),Gönen depreminin şiddeti 7,0'nin üzerinde olmak üzere iki şiddetli deprem geçirmiştir.
Gönderen: Çağlar Dalbas |