Türün yayılşı çok geniş bir coğrafya üzerindedir. Almanyadan halkalanan ve Prenses adı verilen Leylek, Türkiye(İstanbul-Hatay) üzerinden Güney Afrika Cumhuriyetine gittiği tespit edilmiştir. Genellikle karadan yükselen sıcak hava akımını kullanarak daireler çizerek uçarlar. Nesli tehlike altında olmasada yanlış insan yapılaşması ve sulak alanların kurutulması sonucunda Türkiyedeki sayıları azalmaktadır.
Avrasya'da üreyen ak leylek (Ciconia ciconia) Afrika'nın güney kesimlerinde kışlar. Boyu yaklaşık 100 cm, kanat uçma tüyleri siyah, öbür tüyleri beyaz, gagası uzun ve bacakları kırmızıdır. Boyunlarını öne uzatarak oldukça yavaş uçar ve havada geniş daireler çizerek süzülür.
Ak leylekler çatılara özellikle de bacaların tepesine yuva yaparlar. Bazı ülkelerde insanlar uğur getirdiğine inandıklarından leylekleri çekmek için damlarına kazıklar üzerine tekerlekler koyarlar. Leylek çiftleri çalı çırpı ve topraktan yaptıkları tepsi biçimindeki yuvalarını otla döşerler. Yuva her yıl yeni eklemeler yapıldığından çok büyür.
Dişiler yuvaya genellikle beyaz dört yumurta bırakır. Erkek ve dişi yavrularını büyük ölçüde, yiyip kısmen sindirdikleri besinleri kusarak beslerler. Yavrular anne ve babalarını gördüklerinde gagalarını takırdatmaya başlarlar.
Ak leylekler uzak yerlere göç eden kuşların en iyi bilinenidir. Avrupa'da ve Türkiye'de üreyen bu leylekler kışı Afrika'da geçirirler. Göç sırasında sıcak hava akımlarından yararlanır, olabildiğince kara üzerinden uçabilmek için kıtadan kıtaya özellikle İstanbul, Çanakkale ve Cebelitarık boğazlarından geçerler.
Bilhassa Avrupa'da yoğun tarıma geçilmesi nedeniyle leyleklerin beslenebilecekleri çayırlık ve sulak alanların azalması, Afrika'da ise tarım ilaçlarının yoğun bir şekilde kullanılması, geniş leylek sürülerinin yok olmasına neden olmuştur.
Avrasya ve Afrika'da yaşayan kara leylek (Ciconia nişgra) beyaz karnı dışında mor yeşil parıltılı siyah tüyleriyle ak leylekten kolayca ayırt edilebilir. Daha ürek olan bu tür, ormanlık bölgelerde ürer ve kışı Afrika'da geçirir. Türkiyedeki üreme alanı Marmara ve Karadeniz bölgelerindeki ağaçlık bölgelerdir.
Leyleklerin iki değişik türü jabiru adıyla tanınır. Bunlardan Avustralya jabirusu (Xenorhynchus asiaticus) Avustralya'dan Hindistan'a kadar uzanan bölgede yaşar. Gövdesi beyaz ve yeşil, bacakları kırmızı, iri gagası siyahtır. Genellikle yalnız avlanmasıyla dikkat çeker. Amerika jaribusunun (jabiru mycteria)hafifce yukarıya kıvrılan çok kalın bir gagası vardır. Meksika'dan Arjantin'e kadar uzanan bölgede bulunur. Marabu (Leploptilos crumeniferus) en iri leylek türüdür. Afrika'da yaşayan bu türün boyu 1,5 metreye, kanat açıklığı 2,6 metreye ulaşır. Temel besinini oluşturan leşleri yemek için genellikle akbabalarla rekabete girişir ve çoğu kez galip gelir.
Göç ve gezginlik, leyleğin en başta gelen özelliğidir
Güney Yarımküre’de havaların Nisan ve Mayıs aylarından itibaren ısınmaya başladığını nereden bildikleri şaşırtıcı, hatta bir mucize olan leylekler, sıcak yaz aylarını geçirmek için, soğuk kış aylarını geçirdikleri ülkelerden geri dönerler.
Çok uzun bir aradan sonra, uzun mesafeler katedip, Güney Yarımküre’nin çeşitli bölgelerine dağılan leylekler, sanki pusulaları varmış gibi, hedefi hiç şaşırmadan, yedi sekiz ay önce bırakıp gittikleri daha tam anlamıyla hazır olmayan yuvalarına konarlar, gagalarını tüylerine gömerler, tüylerini kabartıp gerneştikten sonra, uzun yolculuğun verdiği yorgunluktan bir an önce kurtulabilmek için hemen uykuya dalarlar.
Yuvaya önce erkek leylek gelir. Çok telaşlı bir şekilde, geçen yıl bırakıp gittiği yuvayı çubuk ve otlarla onarıp yenilemeğe başlar. İşi bittiğinde ise, özlem içinde başını gökyüzüne çevirip, dişisinin bir an önce gelmesini umut etmeye başlar. Takriben bir hafta sonra dişi leylek de erkek leylek tarafından onarılmış olan yuvaya döner ve hemen yerini alır.
Leyleklerin birbirlerini karşılama törenleri çok ilginç olur
Alıntıdır....
Gönderen: Kadir İrkin |